Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

48 Arapları ve 2020 Arapları

İsrail'de yapılan son seçimlerin sonuçları güçlü mesajlar taşıyordu. Ortak Arap Listesi Bloku, tüm beklentileri aşarak yüksek bir oy oranını yakaladı. İsrail solu adeta bir kalp krizi geçirerek vefat etti. Netanyahu fenomeninin sahne dışına itilmesinin kolay olmadığı ve meselenin kadere kaldığı anlaşıldı.
Arap Listesi nasıl oldu da bu kadar çok sandalyeyi ele geçirebildi? Bu soruya, şu ana kadar birçok farklı perspektif içeren yüzlerce yanıt verildi. Ancak benim bu makalede üzerinde durmak istediğim husus, bu başarının derin anlamlarına dairdir. Bunların en önemlisi de, 1948 Arapları olarak tanımladığımız, İsrail içinde yaşayan Filistinlilerin, İbrani Devleti ile ilişkilerinde ve iç politikadaki etkilerindeki değişim ve dönüşümüdür. İnkılap niteliği taşıyan bu dönüşüm, askeri darbelerde olduğu gibi dramatik bir şekilde ansızın gerçekleşmedi. Uzun siyasi ve kültürel tartışmalar sonucu bu aşamaya ulaşıldı.
İsrail içinde yaşamak zorunda kalan Arapların çoğu, İsrail devleti ile ilişki geliştirenleri, özellikle de Knesset içinde yer alanları hainlikle suçluyordu. Filistinliler içindeki bir azınlık ise, realist yaklaşım uyarınca İsrail devleti ile ilişki geliştirmeyi tercih etti. Bu ilişkinin başlangıcı, Yahudi ve Filistinlilerin Komünist Parti etrafında bir araya gelmesine dayanmaktadır. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) faaliyetlerine başladığında, İsrail içindeki ‘komünistlerle’ siyasi çözüm konusunda, uyum ve benzerlikler olduğunu fark etti. FKÖ ile İsrail içindeki sol grupların ilişkisi, 48 Araplarının İsrail müesseselerinde daha fazla yer almasını sağladı. 48 Arapları içindeki ileri gelen şahsiyetler, devletle kuracakları sıkı ilişkilerinin, toplumlarının yararına olacağı kanaatine ulaştı. Bu süreçte öne çıkan figürlere örnek olarak, Tevfik Ziyad, İmil Habibi, Semih Kasım, İmil Tuma ve Tevfik Tuba gösterilebilir.
Bu şahsiyetlerin rolü, sadece Arapların haklarını savunmaları ile sınırlı değildi, vatandaşlık kültürünün gelişimi için de katkılarda bulundular. Adını andığımız bu kişiler, ulusal bilinç konusunda neredeyse İsrail dışındaki Filistinliler kadar verimli eserler ortaya koydular. Filistinlilerin İsrail devleti kurumlarında yer alması siyasi, kültürel tercihlerden ibaret değildi. Kökten muhalif olmak ağır baskılarla karşılaşmak anlamına geliyordu. İşgal altında üniversite eğitimini tamamlamış binlerce kişi nereye gidebilirdi? Arap Âlemi ile bağları İsrail tarafından kesilmişken, ödün vermeden ticari faaliyetlerini nasıl geliştirebilirlerdi?
Dillerini duymaya dahi tahammül göstermeyen bir toplum içinde, korunmasız olarak sıkışıp kalmıştılar.  İsrail içindeki ilk Arap oluşumu; Barış ve Eşitlik İçin Demokratik Cephe adıyla kuruldu. Bu kuruluş kısa sürede büyük atılım gerçekleştirerek, etrafında büyük bir kitle toparlamayı başardı.
‘Ebedi Toprak’ aktiviteleri başta olmak üzere, ulusal davaya dair birçok eylem gerçekleştirdi. İsrail içindeki Arap toplumunun büyümesi, Ortak Arap Listesi Bloğunun oluşturulmasını sağladı. Bu liste, birkaç seçimin ardından, İsrail içindeki iki milyon Filistinliyi en iyi şekilde temsil edeceğini ispat etti.  
Bazıları Arapların Knesset içinde bulunmasının önemini küçümsüyor olabilir. Ne yapabilirler ki? Siyonistlerin sayıca çok olması ve başka nedenlerden ötürü, “devletin politikalarını değiştirmeleri mümkün olmayacaktır” diyorlar. Şüphesiz bu sözler, Arapların çıkarlarının savunulması ve geliştirilmesi hususlarına karşıt olduğu için faydasızdır. Parlamento içinde yer almak, iktidarla ilişki kurulmasına ve Arap toplumunun çıkarına olan kararların desteklenmesine imkân sağlar. Her ne kadar Knesset’te sağcı ve Siyonist güçler çoğunluk olsa da, yine de önemli bir ‘minberi’ temsil etmektedir.
Knesset’te bulunmanın başlıca iki faydası vardır, birincisi: Arap haklarının savunulması, özellikle de kanunda belirtilen ancak yürütme güçleri tarafından ihmal edilen haklar. İkincisi: Filistin topraklarındaki işgali dünyaya duyurma imkânıdır. Barış için çabalayanların sadece Araplar olmaması, başka duyarlı milletvekillerinin bulunması da bir şans olarak görülebilir. Üstelik bu çaba sadece Knesset ile sınırlı değildir. Son seçimlerin en önemli kazanımı, 48 Araplarının 2020 yılında olumlu anlamda sergilemiş oldukları ilerleme ve değişimdir.